Suskunum. Acılar denizinde sessizce boğuluyor gibiyim. İçin için ağlasam da susuyorum. Gözyaşlarım ise suskunluğuma inat süzülüyor yanaklarımdan; yürek acıma isyan edercesine sel olup akıyor…
Suskunum. Acılar denizinde sessizce boğuluyor gibiyim. İçin için ağlasam da susuyorum. Gözyaşlarım ise suskunluğuma inat süzülüyor yanaklarımdan; yürek acıma isyan edercesine sel olup akıyor…
Aslında o kadar da önemli olmadığımız ortaya çıktığında neden üzülüyoruz ki hemen? Onu temel bir aydınlanma alanı olarak ele alabilsek daha iyi olmaz mı? İnanmak dediğimiz şey sonuçta insanın içinde başlattığı bir eylemdir ve güzelliğe ve aşka inanmak kadar ayrılığa da inanmak, hazır olmak gerekir. Yani her güzelliğin sonunda bir kopuş, bir ayrılık pusuda bekler. Madem öyle o zaman başımıza gelen bu gibi tatsızlıklara bizi bilinmeyenlerimizle yüzleştiren hayırlı felaketler olarak bakmak gerekmez mi? (Ahlat Ağacı filminden)
Kalbimdeki sevgi o kadar saf ki sevgili işte o yüzden yasımı isyansız tutuyorum .
Yüreğim hüzünlerle sarmaş dolaş, dilim ise lâl olmuş. Her şeye rağmen hislerimin içinde nefret yok ,öfke yok zerre kin yok sevgili …Sadece sükût …Sükût ki artık bir uzvum gibi…Sükût ki ikramımdır … Sükûttan başka demir atacağım bir limanım da yok sevgili…
Hislerimle barışığım.
Mütemadiyen mırıldandığım dizeler:
Yok ağlatmaz asla beni bir gün ayrılık.
Pişmanlığım nefret olmaz, öfke olmaz.
Senden daha acı bir hasret bulunmaz.
Hasretinden prangalar eskiten gönlümün artık acılar hissetmesini istemiyorum sevgili .Yıllardır nefretsiz bir yas tutuyorum.Kalbimin temizliğine belge niteliğinde…
Nefrete düşmeden suskun kaldım ; acılarımı yüreğime gömüp isyansız yaşadım Ben bir ömürdür sevgi dolu kocaman bir kalp taşıyorum sevgili… Sükûtum ikramım olsun sevgili.. Beni öyle güzel unutmuşsun ki hatırlatmaya kıyamadım sevgili …
Gitmek, bir menzile ulaşmak için sadece yürümek midir sevgili ? Gitmek, anılarımızın toplamınca hayaller kurmak değil midir sevgili? Yoksa gitmek yaşadığımız güzel günlere acılar yüklemek midir sevgili? Sen gidince acı tebessümleri çivi gibi mıhlamadık mı dudaklarımıza sevgili? Kısacası “Gitmek” vedalaşamadan ayrılmanın diğer adıdır bende sevgili.
“Beni güzel hatırla.” demiş şair. Ne güzel demiş.. Ben de aynı şeyi söylüyorum yıllardır sevgili: ” BENİ GÜZEL HATIRLA” Yaşanan o güzel günlerin ağır bedelleri oldu benim için… Sence nasıl ödendiği hiç de önemli olmayan bedeller…
Gitmek, boşluğa düşmek ya da sonsuzluğa teslim olmak mıdır sevgili? Her neyse…
Gitmek… O sana ait sevgili.. Giden sendin sevgili. Bana düşen görev ise aşkıma bekçilik yapmak bir ömür boyu sevgili…
Beni güzel hatırla sevgili… Kaç gitmenin içine sığar ki hayatın yükü? Kaç satırlık bir yazıda dile gelir ki hayatın özeti sevgili ?
“Gitmek…” Biraz da sen doldur şimdi bu kelimenin içini sevgili…
“BENİ GÜZEL HATIRLA” e mi? Yani bendeki kendini güzel hatırla sevgili.”
Beni güzel hatırla
Bunlar son satırlar…
Farzet ki bir rüzgârdım
Esip geçtim hayatından
Ya da bir yağmur
Sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu…
Kaybolup gittim
Belki de bir rüyaydım senin için
Uyandın ve ben bittim….
Beni güzel hatırla
Çünkü sevdim seni ben
Her şeyini….
Sana sırdaş oldum, dost oldum
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini
Beni üzdün kınamadım
Alışıktım vefasızlığa
El oldun aldırmadım…
Elimi uzattığım her yerden kâlp kırıklıkları batıyor avuçlarıma . Her adım atışımda taştan ağır sözler prangalar vuruyor ayaklarıma.
Nereye gidersem gideyim hep bir yanım eksik sevgili. Bu bahar da demet demet ümitler topluyorum hasat zamanına. Buna “Olmayacak duaya amin demek.” derler biliyorum sevgili.. İstedim ki menzil-i maksudum belli olsun sevgili. Sen buna fazlasıyla değersin sevgili…